Playlist

22 Mart 2016 Salı

Bir Ortaçağ Masalı Brugge & Günübirlik Brüksel

Bir Ortaçağ Masalı Brugge

Rüya Şehir Brugge
İlk gördüğüm günden sonra bir kez daha gitmek istediğim. 2.kez gittiğimde tekrar aşık olduğum yerden bahsedeceğim sizlere sevgili bloger okuyucularım.

Ünlü Brugge Filminin çekildiği yer

Brugge Belçika'ya bağlıdır. Belçika'nın Batı Flandra ilinin başkentidir. Öncelikle burası bir çikolata cennetidir, şehrin hemen hemen her yerinden çikolata kokuları yükseliyor. Bunalıma mı girdiniz çözümü basit kızlar hemen ilk uçakla brüksele uçuyorsunuz oradan brugge yolculuk ediyorsunuz :) Bu  şehrin dantelleri, çikolataları ve şekerlemeleri meşhurdur. Burayı ben biraz bizim istanbul'daki adalara benzetiyorum. Tabii ki çok daha güzel ve doğal mimarisini koruyan bir yer. Birebir kıyaslayamam ama biraz andırdığını düşünüyorum.

Öncelikle ben burada konaklamadım. Eğer kafa dinlemek istiyorsanız buradan başka bir rotanız yoksa sadece brüksel'e geldiyseniz bence brugge da konaklayın. Ben ilk gittiğimde brüksel'de konakladım. Çünkü ilk gittiğimde brugge varlığından bir haberdardım ve önceden otel rezervasyonumu yapmıştım. Ancak bu şehre girdiğim andan itibaren aşık oldum ve mutlaka 2.kez gitmek istiyordum. İkinci gidişimde ise günü birlik gittim. Eğer konaklayacaksanız burada 5 yıldızlı oteller yerine butik oteller mevcuttur. Yemeklerinden bahsedeceğim ancak her zaman ki foursquare adresimden de yemek kısmına ve yorumlarına ulaşabilirsiniz. https://tr.foursquare.com/rookiejuno   

Ayrıca buraya araç kiralayarak gelebilirsiniz veya Amsterdam'dan hızlı trenle gidebilirsiniz. Ya da Brüksel'den Otobüsler, Trenler ve Tur şirketleri hareket ediyor. Ancak brugge araba ile gezemezsiniz. Otopark sıkıntısını gideceğiniz döneme gore değişiyor. Hem yazın hem kışın gitmiş biri olarak kışın daha kolay otopark bulduk :) Peki bu doğa harikası masal gibi yerde nereleri gezebilirsiniz.



Grote Markt
Grote Markt
Öncelikle çokta büyük olmayan herşeyin bir arada olduğu bir meydanı vardır. Meydan'a geldiğinizde kendinizi bir ortaçağ filminin içinde gibi hissedebilirsiniz. İnsanların koşuşturması yok, telaşları yok. At arabaları ile tüm her yeri gezebiliyorsunuz. Hatırlatmak isterim ki bu şehir UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır.




Meydan Hükümet Binası




Tam bir kare şeklinde olan Markt meydanın da sırasıyla Hükümet Sarayı, Eski Postane, Connick Heykeli, Bölgesel Mahkeme ve Belfort Çan Kulesi'ni görebilirsiniz

Arkamda görmüş olduğunuz yapı
The Basilica of the Holy Blood


Bazilikanın girişi ücretsizdir. Gotik mimariye sahiptir. Burası aynı zamanda Brugge katedrali olarakta geçiyor.


 Church of Lady

Şehrin bir diğer ünlü yapısı Church of lady yani Meryem Kilisesi'dir. Bu kilise'nin önemi ise italyan ressam Michelangelo'nun en önemli eserlerinden "Meryem ve Çocuk İsa (Madonna and Child)" birisinin burada olmasıdır.

Beginaj içerisinde ki Kilise'den bir görüntü..


Beginaj Yapıları



Beginaj yapıları ise 13 ve 14.YY Flaman ülkelerinde ortaya çıkan Katolik inanıştaki dini toplulukların yaşadığı binalardır. Yalnız yaşayan kadınlar bir kilisenin çevresindeki evlerde özel hayatlarını koruyarak yaşamaya devam ederek resmi olmayan bir topluluk oluşturmuşlardır ve çeşitli yardım faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Beginaj yapıları DÜNYA MİRAS listesinde yer almaktadır. Biz kiliseye girdiğimizde şans eseri bir ayin'e denk geldik.

Masal Şehirdeyim madem atımı hazırlayın Prensimi gezdireceğim :)

Her yer yemyeşil gerçekten ruhunuzu bırakabileceğiniz ve aşık olabileceğiniz bir yer. Mümkünse bu şehrin sokakların da kaybolun. Ruhunuza çok iyi gelecektir. Her geçtiğim sokakta bulunan Şeker dükkanları gözümü alıyor. Bu şehrin her yeri Waffle kokuları ile aklınızı başınızdan almanıza yardımcı oluyor :) . Buralara kadar geldiyseniz mutlaka Waffle yiyin bizim wafflelardan farklıdır. Ünlü simgelerinden bir diğeri ise Kuğular sanırım :) Kanallarda o kadar güzel yüzüyorlar ki hayranlıkla izliyorum. Kanallarında bol bol fotoğraf çektirin. Ünlü Brugge filminin geçtiği yerden geçerken eğer boş olursa mutlaka fotoğraf çekilin :) Burası her geçen gün adı duyulan bir şehir oldu. Ben ilk gittiğimde kimse bu şehrin adını bile bilmiyordu. Zaman geçtikçe Sosyal Medya arttıkça herkes tarafından bilinen bir yer oldu. Bana gore çok fazla turist alması güzel ancak her geçen gün yozlaşmaya gidiyor. Son gittiğimde çok daha farklı geldi gözüme sanırım insan yoğunluğu ile alakalı :)

Brugge Meydan

Şehri doya doya gezdikten sonra hepimiz acıkmıştık. Bu yörelere ait özel bir mutfak yoktur. Buranın olayı Bira ve Tatlı'dır. Ancak burayı ayrıca özel yapan diğer bir yiyecek ise Midye Tenceresidir.

Meydanın hemen arka paralelinde bulunan Poules Moules Restaurantına gittik. Ortaya bir pişmiş midye söyledik. Ancak o kadar büyüktü ki sadece 2 kişi bunu ortaya bile söyleyebilirsiniz. Biz ayrıca Makarna ve Somon söyledik. Yemekleri çok lezzetliydi. Mekan gerçekten çok güzeldi. Waffle için size bir yer öneremeyeceğim. İstediğiniz yerden alın zaten sokakların hemen hemen hepsin de var. Ayrıca bira olarak hemen meydan'da bulunan oturması çok keyifli restaurantlar görüceksiniz. Biz burada meyveli bira (Çilek ve kirazlı bira) içerek etrafı seyrettik. Gezilerimde koşuşturmayı bazen sevmiyorum. O şehri yaşamak istiyorum. Biraz oturup etrafı izlemek insanları izlemek hoşuma gidiyor :)

Poules Moules
Somonla beraber gelen sos mükemmeldi

Makarna Gerçekten çok lezzetliydi

Yolculuğun Sonu BRÜKSEL


Her güzel şey eninde sonunda bitermiş, biz de bir masalın sonuna geldik. Ve rotamızı Brüksel'e çevirdik. Brüksel Belçika'nın başkentidir. Aynı zamanda Brugge şehrine sadece 1 saat uzaklıktadır. Brüksel'i ünlü yapan ilk aklına gelen nedir diye sorarsanız biraları derim. Aslında Almanya bira konusunda öndedir diye bilinir ancak brüksel Guiness Rekorlar kitabına girmiştir. Her çeşit bira mevcuttur. Meyveli biralardan tutun da alkol oranları en yüksek biralara kadar çeşitlere sahiptir.

Ancak bu şehre gidip döndüğüm de herkesin sorduğu ilk soru daha iyi yerler varken neden orayı tercih ettin. :) Burası büyük bir havaalanına sahiptir. İnsanlar Paris'e aktarmalı giderken buradan geçer veya brugge geçip oradan paris'e geçerler. Biraz araştırınca bu sorunun neden sorulduğunu anladım. Çünkü bu şehir Avrupa'nın en sıkıcı 2. şehri seçilmiştir. 1. kim diye sormayın bende bilmiyorum :)

Bana göre gezmeyi seven her insan için yeni yerler görmek güzeldir. Gezginlere hiçbir şehir sıkıcı gelmez diyemem çünkü burada çok uzun süre kalsaydım muhtemelen sıkılırdım :) Peki bu sıkıcı şehre öyle yada böyle geldiniz. Nereleri gezebilirsiniz bunları paylaşacağım.

Şehre daha girmeden önce görecebileceğiniz şehrin sembollerinden olan ikonik yapı Atomium.
1958 yılında Dünya Fuarı için inşa edilen yapı Andre Waterkey tarafından tasarlanmıştır. Bir demir kristalinin 165milyar kez büyütülmüş hali tasvir edilmiştir. Her biri 18 metre çağında olan 9 bölümden oluşmaktadır. Çelik ve alüminyumdan yapılmıştır. Son katında bir restaurant vardır. Dilerseniz şehrin manzarası altında yemek yiyebilirsiniz. Ancak hatırlatmak isterim randevu almadan elinizi kolunuz sallayarak giremezsiniz :) 
Atomium
Grand Place
Kocaman bir meydana sahiptir. Zaten buranın adı Grand Place şeklindedir. Burada sokak sanatçıları oldukça fazladır. Hemen bu meydanda bulunan ünlü Hotel de Ville'yi görebilirsiniz. Gotik bir mimariye sahiptir. 13.Yüzyılda inşa edilmiştir. Kulesi 96 metre uzunluğundadır.


Kulenin altında şeytanı alt eden Aziz Mikail heykeli bulunmaktadır. 1695 yılında Fransız bombardımanı sırasında zarar gören yapı, yenileme ev ekleme çalışmaları ile günümüzdeki görüntüsüne kavuşmuştur. Hotel de Ville günümüzde komün meclisi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bazı kısımları kraliyet ailesinin düğün gibi özel günlerinde kullanımına açıktır.


HOTEL DE VİLLE
Ancak çok fazla göç alması sebebiyle yan kesicisi hırsızı da oldukça yüksektir.
Gözümün önünde bir grup genç sokak sanatlarını izleyen bir turisti soymaya çalışmıştır. Bu sebepten ki kendimi çok güvende hissetmediğim bir yer oldu burası benim için, ancak biraz daha şehrin iç kısımlarına doğru yürümeye başlıyorum. Burada önüme çıkan şehrin önemli simgelerinden biri olan Manneken Pis (İşeyen Çocuk Heykeli) ulaşıyorum.




Manneken Pis (İşeyen Çocuk Heykeli)

Bir Rivayete göre Soylulardan birinin tek oğlu şehir şenliklerinden kayboluyor ve tüm şehir çocuğu aramaya çıkıyor. Arıyorlar heryere bakıyorlar bulamıyorlar. Soylu çocuğunu bulana para ödülü vereceğini söylüyor. Olaydan bir kaç gün sonra bu köşede çocuk işerken bulunuyor ve soylu baba çocuğunun bronz heykelini buraya dikiyor :) Sanırım ben küçükken kaybolsaydım evde annemden terlik yerdim :)))

Bu bronz heykelinin uzunluğu sadece 61 metredir. Görmeniz için çok dikkat etmeniz gereklidir. Gerçi önünde çok fazla turist oluyor ancak dikkat etmezseniz yanından birkaç kez geçebilirsiniz :)


Çikolata Versiyonu :)
Belçika Kraliyet Sarayı  şehrin girişinde önümüze çıkıyor. Diğer bir adıyla Royal Palace.


Belçika Kraliyet Sarayı (Royal Palace)
Brüksel’de bulunan kraliyet ailesine ait resmi saraydır. Kraliyet Ailesi’ne ait olsa da artık kullanılmıyor. Kraliyet Ailesi ise günümüzde Brüksel merkezine uzak bir noktada olan Laeken Kalesi’nde yaşamaktadır.


Brüksel Park’ın önünde bulunan Belçika Kraliyet Sarayı yakınında bir meydan ve Palace of Nation federal parlamento binası bulunmaktadır. Sarayın inşasına 18. yüzyılda başlanmıştır. Fakat günümüzde gördüğümüz bina yapılmadan önce de bu alanda buna benzer bir yapı olduğu düşünülmektedir. Bu eski yapı Burgundy Dükü, İmparator V. Charles, Avusturya Dükü gibi isimlerin ikametgahı olmuştur.

Bira sevin ya da sevmeyin brüksel'e geldiyseniz eğer mutlaka meyveli veya değişik biraların tadına bakmadan ayrılmayın. En popular ve çok çeşitleri olan yer bence Delirium. Mekana girdiğinizde Guiness logosunu görebilirsiniz. Burası Guiness Rekorlar kitabına girmiştir. Ben Kriek denemiştim. Yani Vişneli bira, belçikaya özel ayrı bir ikram var. Biranın yanına yeşil soslu veya normal yeşil zeytin getiriyorlar. Gerçekten beraber super bir ikili oluyor. Beer Tasting yani bira tadımı almanızı tavsiye ederim. Burada yemek yemeye fırsatım olmadı, malum brugge 'da baya yediğim için burada yerim kalmadı :) Ancak Restaurantlar bira mekanları ile içiçe buralarda oturup biranızı yudumlarken midye yiyebilirsiniz.


Macoron Cenneti :)


Kriek

Bir seyahatimin daha sonuna geldik. Gezmeyi ve gezilerim de not almayı seviyorum. Bazı şeyler zamanla kayboluyor. Hafıza hep bir yenilerini ekliyor. Siz gittiğiniz yerlerde fotoğraflara bakarak hatırlıyorsunuz bir çok şeyi ama nerede ne yemiştim bu yemekten keyif almışmıydım diye kendinize sorduğunuz da çoğu zaman hatırlamakta güçlük çekiyorsunuz. Bu anılarımı ölümsüzleştirmek istediğim için bloguma ekliyorum. Hem benim için kalıcı hem de siz okuyucularım için bir yardım gibi düşünüyorum. Çünkü internet okyanus gibi herkes bişiler yazıyor. Her yer de bir sürü not var. Bir sürü blog var. Özel yerler bulmak için çok vakit harcıyorum. Evet bunu severek yapıyorum ama bazen gereksiz bilgiler çok fazla oluyor :) Neyse çok uzatmadan bir başka seyahat yazımda görüşmek üzere sevgili okuyucularım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder