Playlist

19 Nisan 2016 Salı

Yaza Fit Girme Zamanı

Haydi Kızlar Yaza Fit Girelim !!!


Yumurta kapıya dayandığına göre hepimiz Pazartesi Diyetlerine ve Sporlarına başladık mı?  Yaz aylarının yaklaşması sebebiyle bütün kızlar ya diyette ya sporda :) Bu yazımı Pazartesi günü yazmam da çok manidar oldu bence :))))

Bugün size yaz aylarının yaklaşması nedeniyle nasıl spor yapacağınızı neler yemeniz gerektiğini anlatacağım. Diyet listemi vermek isterdim ancak herkesin yağ oranı aynı değildir. Bu yüzden spor salonlarına kayıt olduğunuz da yağ oranınızı ölçtürerek kendinize özel diyet listesi isteyebilirsiniz. Ancak yüzeysel olarak neler yemeniz gerektiğini paylaşacağım. Beni forma sokan diyetisyen Semih Hocam'a ayrıca teşekkür ederim. Bu yazım sadece kızlara özeldir. Erkekler için olan yazımı ilerleyen günlerde gerçekleştireceğim. Bu konuda profesyonel bir destek almam gerekeceği için şuan size bu konuda destek olamıyorum :) 

İşin sırrı aslında çok basit her şey doğru zamanda ve az yemekten geçiyor. Kızlar önce şurada bir anlaşalım ne kadar spor yaparsanız yapın ağzınızı tutmadığınız sürece zayıflamanız çok zordur. Spor zayıflamanıza destek olur ayrıca sizi daha enerjik yapar. Spor sayesinde sıkılaşırsınız. 

Gelelim spor konusuna herkesin hoşlandığı bir spor dalı vardır. Kiminin koşu bantları üzerinde koşmak, veya sahilde, ormanda ağaçların içinde yürümektir. Kiminin basket oynamak, kiminin yüzmek, kiminin dans etmektir. Aslında bütün sporlar tek bir noktada birleşiyor. Hareket etmek noktasında ne yaparsanız yapın ama gün içinde hareketsiz asla kalmayın. Sağlığınız için her gün hareket edin. Vaktim yok hiçbir şeye yetişemiyorum. Bahaneler üretmek isteyen her zaman bulur. Ürettiğimiz bahanelerin kölesi olmayalım. Ben aylık üyelik yaptırdığım bir spor salonuna yazıldım. Bir kaç kez koşu bantları üzerinde koşmayı yürümeyi, bisiklet sürmeyi denedim. Ancak bunların hepsinin sonu hüsran ile bitti. Hiçbirini uzun süre götüremedim. İnsanın sevmediği bir şeyi yapması gerçekten çok zordur. Bundan önce Pilates'e gidiyordum. Pilates'in faydasını gerçekten görmüş olsam bile dans etmek kadar keyif vermedi. Bu yüzden kısa bir süre sonra pilatese de ara verdim. Dans derslerine merakım nedeniyle Zumba derslerine katıldım. Kendimi Zumba derslerine göre ayarlayarak dersleri kaçırmamaya özen gösterdim. Önemli olan zaten yaptığınız şeyden keyif almanız bu şekilde alışkanlık kazanabilirsiniz. Doğruyu söylemek gerekirse yanınıza bir spor arkadaşı edinmenizde de çok fayda var. İlk başlarda spor salonuna gitmek için o kadar direniyordum ki "Bugün gitmesek mi acaba işlerim de var, Hava süper bence çıkalım hem alışveriş yaparız hem yürüyüş olur" J vb bahanaler uyduruyoruz değil mi kızlar J Her cümle kendi kendimize ürettiğimiz bahanelerden başka bir şey değildir.

Ancak bu bahanelerim Zumba sayesinde yok oldu. Hevesle derslere katılıyorum. Pazartesi akşamları haftanın ilk dersleri oluyor. Pazartesi olmasına rağmen sendrom kalmıyor. Zumba ile tanışmam ise Salsa’ya olan merakımla başladı. Dans kurslarını araştırıyordum. İnternette zumba’yı gördüm ve biraz araştırdım. Bütün isteklerime cevap verdiğini anladığım anda karar verdim ve ikinci araştırmaya geçtim spor salonu neyse ki bunu çok fazla aramadım J 

Peki bu zumba nedir? Biraz size bu spordan bahsetmek istiyorum. Zumba Latin müzikleri eşliğinde fitness ile kardiyo karışımı bir programdır. Müzikleri dinamik, coşkuludur. Zumba derslerinde içiniz kıpır kıpır sanki bir parti varmışta siz eğlenmeye gitmişsiniz şeklinde geçer. Yaklaşık 50 Dakika sürer ancak hareketleri kendinizi vererek yaptığınız da inanılmaz ter atarsınız. 
Belli bir zaman sonra Forma girdiğinizi fark edersiniz. Zumba'nın faydası çok fazladır. Yüksek kalori harcatan derslerden bir tanesidir. Kalori harcadığınız için paralel de kilo kaybınız olurken kondisyonunuz artar. Aktif bir derste yaklaşık 700 ila 1000 kalori yakarsınız. Tüm kaslarınızı çalıştırır, stresten uzaklaşırsınız gün içinde ne yaşarsanız yaşayın pozitif şekilde dersten çıkarsınız. Kalbiniz ve ciğerleriniz güçlenir. En güzel yanlarından bir tanesi dans figürleri öğrenirsiniz. Haftada 2 gün mutlaka düzenli olarak derslere katılmanızı tavsiye ediyorum. İşin özü sevdiğiniz şeyi bulun ve peşini asla bırakmayın. 

Gelelim kilolardan kurtulma yöntemine kızlar, yukarı da bahsettiğim gibi boğazı kesmeden zayıflamak imkansızdır. Hızlı zayıflamak istiyorsanız akşam yemeklerine elveda demelisiniz J Çünkü yediğimiz her akşam yemeği bize kalınlaşan basen, selülit olarak geri dönüyor kızlar J Sizinle bir atasözü paylaşayım. Masanıza yapıştırın.

“Sabah kahvaltısını kendin için yap kimseyle paylaşma, Öğle Yemeğini sevdiklerinle paylaş, Akşam Yemeğini ise Düşmanına yedir..! “ Halk içinde bilinen şekli ise şöyledir: “Sabah Kahvaltısını Krallar gibi, Öğle Yemeğini Prensesler gibi, Akşam yemeğini Fakir gibi ye..!” 

Yani kızlar işin özü basit aslında porsiyonları gün içinde düşürüyoruz. Ne yiyorsak yarısını yemeye özen gösteriyoruz. Birçoğumuz dışarıda yiyoruz bunu nasıl yapacağız derseniz biraz bundan bahsedeyim. Arkadaşlarınızla ortak menüler almaya çalışın. Ben genellikle evden götürmeye özen gösteriyorum. Ofisimizin mutfağı olduğu için sıkıntı yaşamıyorum. Çünkü çalıştığım şirketin çevresinde sağlıklı yemek yiyebileceğim doğru düzgün yerler yok. Yemeklerin içerisine hangi yağlar konulduğundan habersiz yemek yiyip şişmanlamak istemiyorum. Bütün gün ofiste kalmıyorum. Hava almak için arkadaşlarımla cafe'ye gidiyorum. Ne yediğinizi en iyi siz yaparsanız bilebilirsiniz. Ağırlıklı protein olarak besleniyorum. Hafta içi akşamları asla geçiştirmiyorum. Mutlaka yemek yiyorum. Yemek derken oturup bir iskender gömmüyorum J Hafif zeytinyağlı, çorba veya protein içerikli salata yiyorum. Bu çok önemli midemizi küçültmemiz gerekiyor. Gün içerisinde tatlı, çikolata asla yemiyoruz. Bunların yerine kuru yemişler tüketiyoruz. Ekmek ile ilişkimizi mutlaka kesmeye özen gösterelim. Ancak eve ekmek alıyorsak bunun Tam Tahıllı Çavdar olmasına özen gösteriyoruz. Artık buzdolabınızda size ait bir yer olmalı. Eğer evliyseniz eşinize de çaktırmadan light ürünler yedirebilirsiniz J Light yoğurt, light peynir, light süt almaya özen gösterin kızlar. Ancak ben light sütün tadına bir türlü alışamadığımdan Pınar Laktozsuz sütü daha çok seviyorum. 
Kola, Fanta vb. Asitli içecekleri yemeklerimizin yanında tüketmemeye özen gösteriyoruz. Onların yerine su tüketmenizi öneririm. Günde mutlaka kızların 1,5 LT su tüketmesi gerekmektedir. Eğer spor günündeyseniz 2LT şeklinde değişebilir. Masanıza büyük bir su şişesi koyarak bu işi çözebilirsiniz kızlar J

Gelelim ikinci aşamaya kızlar her şeyin kalori hesaplamasını yapmaya çalışın. Ay ben bunla uğraşamam derseniz “Myfitnesspal” uygulamasını indirin ve günlük yediğiniz yemekleri yazın. Zaten bu uygulamayı kurarken olmanız gereken kiloya kadar her şeyi yazıyorsunuz. Bir müddet sonra yazmanıza gerek kalmıyor çünkü yediğiniz yemekler değişmiyor ve siz bu işlemi kafanızdan yapabiliyorsunuz. Hafta içi bedenimizi disipline sokacağız hafta sonu sadece 1 gün kendimizi bütün gün şımartabiliriz. Biz buna beyini kandırma yöntemi diyoruz.

Bu şekilde beslenerek hem daha sağlıklı bir hayata merhaba derken hem de üzerimize yapışmış kilolarımıza elveda diyoruz. 

Son olarak Spor ile ilgili yaygın bilinen yanlışlar vardır. Bunları da buradan paylaşmak isterim. Merdiven inip çıkmak aslında diz kapaklarınıza zarar verir. Bunu yaş ilerledikçe kireçlenme dediğimiz hastalıkla karşılaşınca anlarız. Koşu bantlarında koşmak yerine eğimli tempolu yürüyüşler daha sağlıklıdır ve daha hızlı kalori yakarsanız. Bu yürüyüşlere yamaç yürüyüşü de denir. Ayrıca spor salonlarına kadar gitmişken lütfen oturup dergi karıştırmayın. O kadar gitmişsiniz spor yapın J

Kızlar ayrıca sizinle zumba derslerine ait youtube üzerinden videolar paylaşıyorum. Ancak kendi derslerimize ait videoları izinsiz paylaşmam doğru olmaz. Bu yüzden bizim figürlerin aynısını bulup sizinle bu videoları paylaşıyorum. Yakın zaman da kendi kanalımı açacağım. Böylelikle evde bile zumba yapabilirsiniz. Aynı zamanda kısa videoları Snapchat üzerinden paylaşıyorum. Takip ederek sormak istediğiniz sorularınızı sorabilirsiniz. 

Snapchat Adresim: simayyollarda 

Zumba Video1

Zumba Video 2

Zumba Video 3

Zumba Video 4

Zumba Video 5

Kızlar yüzeysel olarak diyet listemi paylaşıyorum. Ancak ideal olanı yağ oranınıza göre olandır. Benim diyet listem belli dönemlerde değişiyor. 

Sabah Kahvaltısı ortalama 70gr Dilim Light Peynir (Ben Bahçıvan Light peynir alıyorum. Dilimlenmiş oluyor bu bir dilimin yarısını yiyorum.) Mutlaka 1 tam yumurta yiyoruz. Eğer o gün spor yapıyorsanız 2.yumurtanın sadece beyazını yiyoruz. Dilerseniz omlet şeklinde de yapabilirsiniz. Siz kombinleyin :) Zeytin, Bal(1 Tatlı kaşığı), Maydanoz, Taze biber tüketiyoruz. 

Ara Öğün 1 Adet Yeşil Elma

Öğle Yemeği mutlaka protein alacağımız bir şeyler yiyoruz. Öğlenleri sadece salata yemiyoruz. Dilerseniz yemeklerin yanına yiyebilirsiniz. Sebzelerde sınır yoktur ancak yağsız olması önemlidir. Yağsız Tavuk Izgara veya Kırmızı Et veya balık yanına 200gr yağsız makarna veya 200gr kepekli bulgur pilavı tüketiyoruz. Bazı günler kepekli pirinç pilavı veya siyah mercimek salatası tüketebilirsiniz. Bu saydıklarımı hafta içi yiyeceğiniz günlere göre dilediğiniz gibi seçebilirsiniz. Hafta sonu 1 günü dilediğimiz her şeyden yiyebileceğimizi unutmuyoruz :) 




Ara öğün mutlaka kuru yemiş (Kuru üzüm, ceviz ve badem hepsinden çok az avucunuzun içi kadar) 

Akşamları hafif yemekler tercih ediyoruz. Çorba yanına ton balıklı veya tavuklu salata, bazı akşamlar zeytinyağlı yiyoruz. Bazı akşamlar ev yemeği hafif kaloriye sahip yemekler yiyoruz.  Spor günleri spora başlamadan yarım saat önce L Carnitine içiyoruz. Karnitin bildiğiniz gibi yağ yakımını hızlandırıyor. 

Şimdilik benden bu kadar kızlar sormak istediğiniz sorularınıza elimden geldiğince cevap veririm. Bir sonra ki yazım da görüşmek üzere :) 

30 Mart 2016 Çarşamba

SANAT DOLU ŞEHİR VİYANA...


HAFTA SONU KAÇAMAĞI VİYANA


Merhaba Sevgili Okuyucularım, 

Nasıl oldu bilmiyorum ama bu hafta pc bozuldu ve hiç bir backupımı alamıyorum. Ama bunun güzel yanları da var çalışmaya biraz ara veriyorsunuz :) Bende fırsat bu fırsat bu ay içerisin de yaptığım Viyana gezi notlarımı yazabilirim diye düşündüm. İlk defa gittiğim bir yer ile ilgili hızlı bir aksiyon alıyorum. Ahh şu işler olmasa sadece yazsam ne güzel olurdu :) 

Neyse Mart ayının ilk hafta sonu Viyana'ya gittim. İstanbul'dan direk giden bir sürü hava yolu şirketi var :) Biz yolculuğumuzu Atatürk Hava limanından Onur Air ile yaptık. Sanatla bu kadar iç içe başka bir şehir yok. Eğer Opera'ya düşkünseniz sokaklarda bile dinleyebilirsiniz. Viyana'yı gezmek istiyorsanız bence 3 gün dolu dolu yeterli bir süre. Cuma sabahın en erken saatlerinde uçuşunuzu alıyorsunuz. Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk sonrası Viyana'ya varıyorsunuz. Viyana hava alanı çok kolay zorlanacağınızı sanmıyorum. Bir metro veya bir otobüs her şey mevcut. O kadar fazla Türk var ki dilinizi konuşarak bile anlaşabilirsiniz :)

Önce Konaklamadan başlayalım. Viyana merkezi biraz pahalı ancak hosteller bulabilirsiniz. Biz biraz daha iyi durumda otellerde konaklamak istiyoruz derseniz. Viyana'nın merkezinde bulunmayan ama yürüme mesafesinde olan otelleri tercih edebilirsiniz. Viyana baya pahalı bir şehir bunu göz önünde bulundurmanızı ve önceden otel konaklamanızı almanızı tavsiye ederim. 

Gelelim bu şehri güzel yapan şeyler nelerdir, nereleri gezebilirsiniz hepsini sizler için yazıyorum.

Öncelikle size biraz Viyana'nın bizim açımızdan kısaca tarihinden bahsetmek istiyorum. Osmanlı İmparatorluğu Viyana'yı 2 kere kuşatma altına almıştır. Ancak ikisinde de başarısız olmuştur. İkinci kuşatma sonrasın da Osmanlı İmpartorluğu gerileme dönemine girmiştir. 1. Kuşatma 1529 yılında Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından, 2.kuşatma 1683 yılında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından yapılmıştı. İlk kuşatmanın amacı Avrupa'ya karşı Osmanlı İmpartorluğu'nun gücünü göstermekti ancak ne kadar ilk kuşatmada başarısız olsak ta Tarihçiler tarafından söylenen bu kuşatma sebebiyle Avrupa mesajı almış ve istenilen gözdağını almıştı. 2.Viyana Kuşatması ise tamamen Avusturya'nın Macarlara kötü davranması ve macarlar'dan ağır vergiler toplamasıydı. Macarlar bu baskılara daha fazla dayanamadı ve ayaklandılar. Bu ayaklanmalara güçleri yetmeyeceğini anladıkları zaman Osmanlı İmparatorluğu'ndan yardım istemek durumunda kaldırar. Ancak sonunda büyük bir darbe alan Osmanlı İmparatorluğu gerileme dönemine geçti ve Kara Mustafa Paşa ise başı kesilerek idam edildi.

Bu kadar tarih yeter. Bizim için Viyana'nın önemini elimden geldiğince sizlere aktardım şimdi gelelim gezmek istediğiniz yerlere ilk gün uçaktan indiniz otelinize yerleştiniz hemen kendinizi meşhur Graben Caddesi ve Kohlmarket atın, İnanın ilk gün başka bir şey yapamayacaksınız :)

Kartner Strasse

Graben Caddesi
Graben Caddesi Hediyelik eşyalar satan dükkanlarla ve sokak tarzını yansıtan butiklerle dolu bir caddedir. Bu caddenin tam ortasında bulunan VEBA anıtı bulunmaktadır. Eskiden Vebalılar bu caddenin altına gömülmüştür. Veba anıtı tarihe Kara Ölüm olarak geçmiştir. Şehrin Veba'dan kurtulmasının şerefine Kral 1.Leopold tarafından anıt buraya dikilmiştirç.  Caddenin sonuna yaklaştığınız zaman Aziz Stephan Katedralini göreceksiniz. 


Veba Anıtı 


Aziz Stephan Katedrali

Aziz Stephan Katedralinin içinden bir görüntü
Stephansplatz'da bulunan katedrale giriş bedavadır. 1147 Yılında inşa edilmiş olan bu katedral aynı zamanda Viyana Başpiskoposu Christoph Schönborn'un yaşadığı yerdir. Gotik mimariye sahiptir. Şehrin en önemli sembollerindendir.
Objektifimden Bir Katedral Resmi Daha :) 
Kartner Strasse;


Kartner Strasse Meydanı
Karl Meydanı (Karlsplatz) hemen Opera binasının olduğu meydandır. Nereye giderseniz gidin yolunuz buradan geçiyor. Gerçekten çok keyifli bir yer. Hemen burada çok keyifli cafeler, yemek yerleri bulabiliyorsunuz. Ancak sokak yemekleri hot dog'lar oldukça fazladır :)

Opera Binası
Opera Binası; Hemen Karl Meydanındadır. Dünyanın en iyi salonuna sahip olduğu kabul edilen Viyana Devlet Opera Binası, aynı zamanda şehrin simgesidir. Viyana dediğiniz zaman aklımıza ilk gelen Opera oluyor bizim :) Ancak opera dinlemek için bu şehre gidiyorsanız mevsimlerden kış aylarını tercih etmelisiniz. Yazın maalesef sahne sanatları olmamaktadır. 1861-1869 yılları arasında imparator Franz Joseph için inşa edilmiştir ancak 2.Dünya Savaşı sırasında bombalanan bina büyük ölçüde yıkılmıştır. Ancak sonrasında tekrar inşa edilmiştir ve günümüzdeki görüntüsüne kavuşmuştur. Opera'ya bilet almak isterseniz hemen önünde ulusal kıyafetlerle gezinen kişiler göreceksiniz bunlardan temin edebilirsiniz ancak fiyatları biraz yüksektir :)

2.Gün Viyana Sarayları ve Karl Kilisesi
Belvedere Sarayı
İkinci günümüzü iyi değerlendirmek için her zaman ki gibi erken uyandık. İlk olarak Belvedere Sarayını gezdik. Saray 1668 - 1745 yıllarında Savoy Prensi Eugen emri ile yaptırılmıştır. Osmanlı'nın Viyana kuşatmasında başarılı savunması nedeniyle bu saray ona ödül olarak verilmişti.  Yukarı ve aşağı Belvedere Sarayı olarak iki parçadan oluşmaktadır. Ortalarında göz büyüleyici bir bahçeye sahiplerdir. Yukarı Belvedere Sarayı'nın en önemli özelliği ise 15 Mayıs 1955'de Avusturya'nın 2.Dünya Savaşından sonra özgürlüğüne kavuştuğu anlaşma bu sarayda imzalanmıştır.
Aşağı Belvedere Sarayı


Maria Theresien Platz ve Anıtı

Hofburg Sarayı
Hofburg Sarayı 1654 yılında yaptırılmıştır. Saray daha çok kışlık malikane olarak kullanılıyor. Ünlü Fransız Kraliçesinden Marie Antoinette Hofburg Sarayında dünyaya gelmiştir.
Hofburg Sarayınından bir kare
Avusturya - Macaristan İmparatorluğu'nun daha çok kışlık sarayı olarak kullanılan yerde imparatorluk daireleri, müzeler, Şapel ve kilise, Avusturya ulusal kütüphanesi, İspanyol Binicilik okulu ve Avusturya başkanlık makamları bulunuyor. Bunlar dışunda Sisi Müzesi, İmparatorluk Gümüş Eşya Koleksiyonu bulunmaktadır. 



Objektifimden Kızıl Ordu Anıtı
Kiliseye gelmeden önce kent merkezinde bulunan Kızıl Ordu Anıtı çıkıyor karşımıza, burası 1955 yılunda eski Sovyetler Birliği tarafından inşa edildi. Dünya Savaşında ölen 17.000 Askerin anısına yapılmıştır.

KARL Kilisesi
KARL Kilisesi, İmparator VI.Karl tarafından 1716-1737 yılları arasında yaptırılmıştır. 1713 yılında veba hastalığı Avrupa'yı ele geçirdiğinde imparator bu hastalığın bitmesi halinde italyan piskopos, Kardinal Karl Borromaus adına bir kilise inşa etmeye söz verir ve hastalık bittikten sonra bu kiliseyi inşa ettirir. Kilisesin iki sütunu Roma'daki Traianus Sütunu'ndan esinlenerek yapılmış olup soldaki sütun "Sadakati" sağdaki sütun ise " Cesareti" simgeler.

Ve artık günün sonuna geldik :) Bugün inanılmaz yürüyüp yorulduk. Saray çıkışında yemek yedik ve akşam Strasse'de (Strasse= Almanca da Cadde demektir) yürüdük. Bu cadde günün her saatinde keyifli oluyor. :)

3.Gün Schonbrunn Sarayı
Schonbrunn Sarayı


Schonbrunn Sarayının Bahçesinden
Saray 1400 odadan oluşuyor. Habsburg Hanedanı'nın yazlık sarayıdır. Sarayın inanılmaz güzel bir bahçesi vardır. Kışın bu bahçe o kadar göz doldurmasa da eğer bahar veya yaz aylarında gidiyorsanız mutlaka bayılacaksınız :) Saray'ın bahçesi 1744- 1749 yılları arasında imporatoriçe Maria Theresia tarafından tamamlanmıştır. Saray inanılmaz büyüktür.
Seyir Tepesi
En tepesine çıktığınız zaman Viyana'yı seyir noktasına ulaşabilirsiniz. Gerçekten tüm Viyana ayaklarınızın altındadır. Sarayın hemen bahçesinde bulunan bir Hayvanat Bahçesi mevcuttur. Bu saray Avrupanın en güzel saraylarından biridir. Paris'teki Versay Sarayı'na benzettim.
Saray Bahçesinden bir kare
Sarayın Bahçesinden
Hayvanat bahçesini gezmedim. Çünkü inanın hayvanları doğalarından koparıp ufacık kafeslere koymalarına karşıyım. Sanırım bir çocuğum olunca da onu hayvanat bahçesine götürmeyeceğim. Gerçekten o hayvanların sırf bizler için küçücük kafeslerde yaşamaya mecbur bırakılmasını inanılmaz karşıyım. Bazılarınızın peki bu hayvanları nerede göreceğiz dediğini duyar gibiyim. Eğer Avrupa'yı gezebilecek paraya sahipseniz safari turuna çıkabilecek paraya da sahip olduğunuzu düşünüyorum. Hem keyifli bir deneyim hem de hayvanların doğal ortamında görmek için güzel bir fırsat olur :) Bu yüzden sanırım gelecekteki çocuğuma sesleniyorum. Büyüdüğün zaman safari turuna çıkacağız :)

Hayvanat Bahçesine Giriş Kapısı

Gelelim Yemek konusuna, benim için bambaşka bir konu.. Gittiğim ülkelerde şehirlerde oraya özel bir tat denemeyi çok seviyorum. Bazılarınız aman geçiştirelim yemeyelim ya da uygun yiyelim diyorlar. Ancak ben akşam yemeği ya da gündüz çok acıktığımda geçiştirmeyi sevmiyorum. Oranın kendine özel mutfağını denemek istiyorum. Tatlılarının tatlarına bakmak istiyorum. Bu yüzden sizlere de önerebileceğim güzel yerler olacaktır. Mutlaka denemelisiniz.

İlk önereceğim Belvedere Sarayının hemen çıkışında Sağ tarafınızda kalan SALM BRAU restauranında yemek yedik. Burası mükemmel lezzetli bir restauranttır. Viyana'ya özel bir mutfak yok ancak kendine özel Viyana Şinitzeli vardır. Ben en güzel orjinal viyana şinitzelini araştırdım. Bu restaurantın en iyisi olduğunu öğrendim. Gerçekten çok başarılıydı. Ben hep orjinal Viyana Şinitzelinin domuzdan yapıldığını duymuştum. Aslında böyle değilmiş :) Orjinal yapılan Dana Şinitzeliymiş.. Tadı gerçekten çok güzeldi. Türkiye'de sizin de bildiğiniz gibi sadece Tavuk'tan yapıyorlar :) 

Salm Brau

Viyana Şinitzeli


Kendi Üretimleri Bira
Buranın diğer güzel bir yanı ise kendi ürettimleri olan biraları, gerçekten çok güzel bir tadı var. Ayrıca birden fazla beer tast yapabiliyorsunuz. Küçük shotlar halinde geliyor.

Viyana'ya Özel tatlı olarak "SACHERTORTE" yedik. Bizim çikolatalı keklerimizin daha yoğun pudra şekerli versiyonu :) Bunu hemen hemen her pastaneden bulabilirsiniz. Ancak ben Opera Binasının tam karşısındaki metro istasyonunun yanında bulunan Aida Cafe - Konditorei Wien'den aldım.

Hemen Karl meydanında bulunan Vapiano her zaman ki gibi mükemmel pizzalar ve makarnalar çıkarıyor. Et yemeyenler için tavsiye edebilirim. 

Vapiano
Cafe olarak Opera binasının girişinin tam karşısında bulunan Fashion Cafe değişik bir konsepte sahip. Herşey moda gibi gözüken bu cafe biraz fazla rüküş gibi geldi bana.. Her yerde fashion tv açık doğal olarak ama sanki kız kıza gidip dedikodunun dibine vurabileceğiniz yerlerden :))

Fashion TV Cafe
Bir yazımın daha sonuna geldim. Çektiğim bazı resimleri paylaşıyorum. Bir sonraki seyahatimde gördüklerimi dilim döndüğünce sizlerle paylaşacağım :) Eğer aktif bir foursquare kullanıcısıysanız mutlaka takip etmenizi öneririm.

Foursquare: https://tr.foursquare.com/rookiejuno

Bu arada atlamadan yazmalıyım burası Swarovski cennetidir. O kadar çok ürün aldım ki bayıldım sırf bu yüzden bile viyana'ya gidebilirim. Bir çok Swarovski ürününü Türkiye'de bulamıyorsunuz. Fiyatlar olarak fark yok ancak ürün çeşitliliği çok fazla.  Hemen Kartner Strasse Caddesinde bulunuyor. 2 büyük mağazası da aynı cadde üzerindedir. Ayrıca bir mağazasının üst katı Outlet olduğu için geçmiş sezona ait tüm ürünleri uygun fiyatlara alabiliyorsunuz.


Kartner Strasse Swarovski Mağazası


Graben Caddesi

Kızıl Ordu Anıtından bir kare daha..

22 Mart 2016 Salı

Bir Ortaçağ Masalı Brugge & Günübirlik Brüksel

Bir Ortaçağ Masalı Brugge

Rüya Şehir Brugge
İlk gördüğüm günden sonra bir kez daha gitmek istediğim. 2.kez gittiğimde tekrar aşık olduğum yerden bahsedeceğim sizlere sevgili bloger okuyucularım.

Ünlü Brugge Filminin çekildiği yer

Brugge Belçika'ya bağlıdır. Belçika'nın Batı Flandra ilinin başkentidir. Öncelikle burası bir çikolata cennetidir, şehrin hemen hemen her yerinden çikolata kokuları yükseliyor. Bunalıma mı girdiniz çözümü basit kızlar hemen ilk uçakla brüksele uçuyorsunuz oradan brugge yolculuk ediyorsunuz :) Bu  şehrin dantelleri, çikolataları ve şekerlemeleri meşhurdur. Burayı ben biraz bizim istanbul'daki adalara benzetiyorum. Tabii ki çok daha güzel ve doğal mimarisini koruyan bir yer. Birebir kıyaslayamam ama biraz andırdığını düşünüyorum.

Öncelikle ben burada konaklamadım. Eğer kafa dinlemek istiyorsanız buradan başka bir rotanız yoksa sadece brüksel'e geldiyseniz bence brugge da konaklayın. Ben ilk gittiğimde brüksel'de konakladım. Çünkü ilk gittiğimde brugge varlığından bir haberdardım ve önceden otel rezervasyonumu yapmıştım. Ancak bu şehre girdiğim andan itibaren aşık oldum ve mutlaka 2.kez gitmek istiyordum. İkinci gidişimde ise günü birlik gittim. Eğer konaklayacaksanız burada 5 yıldızlı oteller yerine butik oteller mevcuttur. Yemeklerinden bahsedeceğim ancak her zaman ki foursquare adresimden de yemek kısmına ve yorumlarına ulaşabilirsiniz. https://tr.foursquare.com/rookiejuno   

Ayrıca buraya araç kiralayarak gelebilirsiniz veya Amsterdam'dan hızlı trenle gidebilirsiniz. Ya da Brüksel'den Otobüsler, Trenler ve Tur şirketleri hareket ediyor. Ancak brugge araba ile gezemezsiniz. Otopark sıkıntısını gideceğiniz döneme gore değişiyor. Hem yazın hem kışın gitmiş biri olarak kışın daha kolay otopark bulduk :) Peki bu doğa harikası masal gibi yerde nereleri gezebilirsiniz.



Grote Markt
Grote Markt
Öncelikle çokta büyük olmayan herşeyin bir arada olduğu bir meydanı vardır. Meydan'a geldiğinizde kendinizi bir ortaçağ filminin içinde gibi hissedebilirsiniz. İnsanların koşuşturması yok, telaşları yok. At arabaları ile tüm her yeri gezebiliyorsunuz. Hatırlatmak isterim ki bu şehir UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır.




Meydan Hükümet Binası




Tam bir kare şeklinde olan Markt meydanın da sırasıyla Hükümet Sarayı, Eski Postane, Connick Heykeli, Bölgesel Mahkeme ve Belfort Çan Kulesi'ni görebilirsiniz

Arkamda görmüş olduğunuz yapı
The Basilica of the Holy Blood


Bazilikanın girişi ücretsizdir. Gotik mimariye sahiptir. Burası aynı zamanda Brugge katedrali olarakta geçiyor.


 Church of Lady

Şehrin bir diğer ünlü yapısı Church of lady yani Meryem Kilisesi'dir. Bu kilise'nin önemi ise italyan ressam Michelangelo'nun en önemli eserlerinden "Meryem ve Çocuk İsa (Madonna and Child)" birisinin burada olmasıdır.

Beginaj içerisinde ki Kilise'den bir görüntü..


Beginaj Yapıları



Beginaj yapıları ise 13 ve 14.YY Flaman ülkelerinde ortaya çıkan Katolik inanıştaki dini toplulukların yaşadığı binalardır. Yalnız yaşayan kadınlar bir kilisenin çevresindeki evlerde özel hayatlarını koruyarak yaşamaya devam ederek resmi olmayan bir topluluk oluşturmuşlardır ve çeşitli yardım faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Beginaj yapıları DÜNYA MİRAS listesinde yer almaktadır. Biz kiliseye girdiğimizde şans eseri bir ayin'e denk geldik.

Masal Şehirdeyim madem atımı hazırlayın Prensimi gezdireceğim :)

Her yer yemyeşil gerçekten ruhunuzu bırakabileceğiniz ve aşık olabileceğiniz bir yer. Mümkünse bu şehrin sokakların da kaybolun. Ruhunuza çok iyi gelecektir. Her geçtiğim sokakta bulunan Şeker dükkanları gözümü alıyor. Bu şehrin her yeri Waffle kokuları ile aklınızı başınızdan almanıza yardımcı oluyor :) . Buralara kadar geldiyseniz mutlaka Waffle yiyin bizim wafflelardan farklıdır. Ünlü simgelerinden bir diğeri ise Kuğular sanırım :) Kanallarda o kadar güzel yüzüyorlar ki hayranlıkla izliyorum. Kanallarında bol bol fotoğraf çektirin. Ünlü Brugge filminin geçtiği yerden geçerken eğer boş olursa mutlaka fotoğraf çekilin :) Burası her geçen gün adı duyulan bir şehir oldu. Ben ilk gittiğimde kimse bu şehrin adını bile bilmiyordu. Zaman geçtikçe Sosyal Medya arttıkça herkes tarafından bilinen bir yer oldu. Bana gore çok fazla turist alması güzel ancak her geçen gün yozlaşmaya gidiyor. Son gittiğimde çok daha farklı geldi gözüme sanırım insan yoğunluğu ile alakalı :)

Brugge Meydan

Şehri doya doya gezdikten sonra hepimiz acıkmıştık. Bu yörelere ait özel bir mutfak yoktur. Buranın olayı Bira ve Tatlı'dır. Ancak burayı ayrıca özel yapan diğer bir yiyecek ise Midye Tenceresidir.

Meydanın hemen arka paralelinde bulunan Poules Moules Restaurantına gittik. Ortaya bir pişmiş midye söyledik. Ancak o kadar büyüktü ki sadece 2 kişi bunu ortaya bile söyleyebilirsiniz. Biz ayrıca Makarna ve Somon söyledik. Yemekleri çok lezzetliydi. Mekan gerçekten çok güzeldi. Waffle için size bir yer öneremeyeceğim. İstediğiniz yerden alın zaten sokakların hemen hemen hepsin de var. Ayrıca bira olarak hemen meydan'da bulunan oturması çok keyifli restaurantlar görüceksiniz. Biz burada meyveli bira (Çilek ve kirazlı bira) içerek etrafı seyrettik. Gezilerimde koşuşturmayı bazen sevmiyorum. O şehri yaşamak istiyorum. Biraz oturup etrafı izlemek insanları izlemek hoşuma gidiyor :)

Poules Moules
Somonla beraber gelen sos mükemmeldi

Makarna Gerçekten çok lezzetliydi

Yolculuğun Sonu BRÜKSEL


Her güzel şey eninde sonunda bitermiş, biz de bir masalın sonuna geldik. Ve rotamızı Brüksel'e çevirdik. Brüksel Belçika'nın başkentidir. Aynı zamanda Brugge şehrine sadece 1 saat uzaklıktadır. Brüksel'i ünlü yapan ilk aklına gelen nedir diye sorarsanız biraları derim. Aslında Almanya bira konusunda öndedir diye bilinir ancak brüksel Guiness Rekorlar kitabına girmiştir. Her çeşit bira mevcuttur. Meyveli biralardan tutun da alkol oranları en yüksek biralara kadar çeşitlere sahiptir.

Ancak bu şehre gidip döndüğüm de herkesin sorduğu ilk soru daha iyi yerler varken neden orayı tercih ettin. :) Burası büyük bir havaalanına sahiptir. İnsanlar Paris'e aktarmalı giderken buradan geçer veya brugge geçip oradan paris'e geçerler. Biraz araştırınca bu sorunun neden sorulduğunu anladım. Çünkü bu şehir Avrupa'nın en sıkıcı 2. şehri seçilmiştir. 1. kim diye sormayın bende bilmiyorum :)

Bana göre gezmeyi seven her insan için yeni yerler görmek güzeldir. Gezginlere hiçbir şehir sıkıcı gelmez diyemem çünkü burada çok uzun süre kalsaydım muhtemelen sıkılırdım :) Peki bu sıkıcı şehre öyle yada böyle geldiniz. Nereleri gezebilirsiniz bunları paylaşacağım.

Şehre daha girmeden önce görecebileceğiniz şehrin sembollerinden olan ikonik yapı Atomium.
1958 yılında Dünya Fuarı için inşa edilen yapı Andre Waterkey tarafından tasarlanmıştır. Bir demir kristalinin 165milyar kez büyütülmüş hali tasvir edilmiştir. Her biri 18 metre çağında olan 9 bölümden oluşmaktadır. Çelik ve alüminyumdan yapılmıştır. Son katında bir restaurant vardır. Dilerseniz şehrin manzarası altında yemek yiyebilirsiniz. Ancak hatırlatmak isterim randevu almadan elinizi kolunuz sallayarak giremezsiniz :) 
Atomium
Grand Place
Kocaman bir meydana sahiptir. Zaten buranın adı Grand Place şeklindedir. Burada sokak sanatçıları oldukça fazladır. Hemen bu meydanda bulunan ünlü Hotel de Ville'yi görebilirsiniz. Gotik bir mimariye sahiptir. 13.Yüzyılda inşa edilmiştir. Kulesi 96 metre uzunluğundadır.


Kulenin altında şeytanı alt eden Aziz Mikail heykeli bulunmaktadır. 1695 yılında Fransız bombardımanı sırasında zarar gören yapı, yenileme ev ekleme çalışmaları ile günümüzdeki görüntüsüne kavuşmuştur. Hotel de Ville günümüzde komün meclisi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bazı kısımları kraliyet ailesinin düğün gibi özel günlerinde kullanımına açıktır.


HOTEL DE VİLLE
Ancak çok fazla göç alması sebebiyle yan kesicisi hırsızı da oldukça yüksektir.
Gözümün önünde bir grup genç sokak sanatlarını izleyen bir turisti soymaya çalışmıştır. Bu sebepten ki kendimi çok güvende hissetmediğim bir yer oldu burası benim için, ancak biraz daha şehrin iç kısımlarına doğru yürümeye başlıyorum. Burada önüme çıkan şehrin önemli simgelerinden biri olan Manneken Pis (İşeyen Çocuk Heykeli) ulaşıyorum.




Manneken Pis (İşeyen Çocuk Heykeli)

Bir Rivayete göre Soylulardan birinin tek oğlu şehir şenliklerinden kayboluyor ve tüm şehir çocuğu aramaya çıkıyor. Arıyorlar heryere bakıyorlar bulamıyorlar. Soylu çocuğunu bulana para ödülü vereceğini söylüyor. Olaydan bir kaç gün sonra bu köşede çocuk işerken bulunuyor ve soylu baba çocuğunun bronz heykelini buraya dikiyor :) Sanırım ben küçükken kaybolsaydım evde annemden terlik yerdim :)))

Bu bronz heykelinin uzunluğu sadece 61 metredir. Görmeniz için çok dikkat etmeniz gereklidir. Gerçi önünde çok fazla turist oluyor ancak dikkat etmezseniz yanından birkaç kez geçebilirsiniz :)


Çikolata Versiyonu :)
Belçika Kraliyet Sarayı  şehrin girişinde önümüze çıkıyor. Diğer bir adıyla Royal Palace.


Belçika Kraliyet Sarayı (Royal Palace)
Brüksel’de bulunan kraliyet ailesine ait resmi saraydır. Kraliyet Ailesi’ne ait olsa da artık kullanılmıyor. Kraliyet Ailesi ise günümüzde Brüksel merkezine uzak bir noktada olan Laeken Kalesi’nde yaşamaktadır.


Brüksel Park’ın önünde bulunan Belçika Kraliyet Sarayı yakınında bir meydan ve Palace of Nation federal parlamento binası bulunmaktadır. Sarayın inşasına 18. yüzyılda başlanmıştır. Fakat günümüzde gördüğümüz bina yapılmadan önce de bu alanda buna benzer bir yapı olduğu düşünülmektedir. Bu eski yapı Burgundy Dükü, İmparator V. Charles, Avusturya Dükü gibi isimlerin ikametgahı olmuştur.

Bira sevin ya da sevmeyin brüksel'e geldiyseniz eğer mutlaka meyveli veya değişik biraların tadına bakmadan ayrılmayın. En popular ve çok çeşitleri olan yer bence Delirium. Mekana girdiğinizde Guiness logosunu görebilirsiniz. Burası Guiness Rekorlar kitabına girmiştir. Ben Kriek denemiştim. Yani Vişneli bira, belçikaya özel ayrı bir ikram var. Biranın yanına yeşil soslu veya normal yeşil zeytin getiriyorlar. Gerçekten beraber super bir ikili oluyor. Beer Tasting yani bira tadımı almanızı tavsiye ederim. Burada yemek yemeye fırsatım olmadı, malum brugge 'da baya yediğim için burada yerim kalmadı :) Ancak Restaurantlar bira mekanları ile içiçe buralarda oturup biranızı yudumlarken midye yiyebilirsiniz.


Macoron Cenneti :)


Kriek

Bir seyahatimin daha sonuna geldik. Gezmeyi ve gezilerim de not almayı seviyorum. Bazı şeyler zamanla kayboluyor. Hafıza hep bir yenilerini ekliyor. Siz gittiğiniz yerlerde fotoğraflara bakarak hatırlıyorsunuz bir çok şeyi ama nerede ne yemiştim bu yemekten keyif almışmıydım diye kendinize sorduğunuz da çoğu zaman hatırlamakta güçlük çekiyorsunuz. Bu anılarımı ölümsüzleştirmek istediğim için bloguma ekliyorum. Hem benim için kalıcı hem de siz okuyucularım için bir yardım gibi düşünüyorum. Çünkü internet okyanus gibi herkes bişiler yazıyor. Her yer de bir sürü not var. Bir sürü blog var. Özel yerler bulmak için çok vakit harcıyorum. Evet bunu severek yapıyorum ama bazen gereksiz bilgiler çok fazla oluyor :) Neyse çok uzatmadan bir başka seyahat yazımda görüşmek üzere sevgili okuyucularım...